Dünyada son dönemde yapılan bilimsel çalışmalar rengin duygularda, üretkenlikte ve öğrenmede rolü olduğunu göstermektedir. Baktığımız her şeyde renk vardır. Renkler, günlük yaşamımızın ayrılmaz bir parçasıdır.

Renkler duygularımızı etkiliyorsa ister istemez dikkatimizi ve çalışma motivasyonumuzu da etkiler. Çalışmalar, renklerle pozitif ve negatif duygular arasındaki bağlantıyı direkt göstermektedir. Renklerin kullanımı, odaların kullanım amacıyla da direkt bağlantılıdır. O odada sessizliğe mi, gürültüye mi, odaklanmaya mı yoksa rahatlamaya mı ihtiyaç var bunlar renk seçiminde önemlidir.

Renk ile çocukların beyin gelişimi arasında bir bağlantı vardır. Bu yüzden de okullarda renkleri sadece dekor amaçlı değil, dikkat ve öğrenmeye fayda sağlamak amaçlı kullanmak gerekir.

Renklere verilen psikolojik tepkiler duygudurumda ve dikkatte değişiklik yaratıyor. Mesela pembe rengin agresif davranışları azalttığı gösterilmiştir. (Walker, 1991)

Mahnke’ye (1996) göre uygun renkler göz sağlığını korumada, çalışma ortamı, fiziksel ve ruhsal sağlığı desteklemede oldukça önemlidir.

Okullarda kullanılan renkler fonksiyonel olmalıdır. Fonksiyonelden kastımız, renklerin kullanım sonucunda bir değişiklik yaratmasının beklenmesidir. Yani, çocukların dikkat sürelerini uzatmada, göz yorgunluklarının azalmasında ya da hareketlerinin yavaşlamasında olumlu sonuçlar gözlenmesidir.

Örneğin, sınıflarda kenar ya da dipteki duvarlarda gözü yormayan, parlak olmayan renkler kullanmak çocukların ödev ya da ders yaparken kafalarını çevirdiklerinde gözlerinin dinlenmesini sağlamak için önemlidir.

Sınıflar, çok amaçlı kullanılabilir ama ana amaç çocukların öğrenmesidir. Bu nedenle bir sınıf ortamı, bilgi alımını ve akılda tutmayı maksimize ederken, katılımı da artırıcı olmalıdır. Bunu yapabilmenin anahtarı da öğrencileri çok fazla uyarana maruz bırakmamaktır. Fazla uyaran, kırmızı, sarı, turuncu gibi çok fazla parlak rengin bir araya gelmesiyle olur. Sakinlik, rahatlık, mutluluk ve konfor yeşil ve mavi gibi renklerle ilişkilidir.

Eğer sınıftaki mobilyalar renkliyse duvar renklerini daha sakinleştirici ya da nötr renklerden seçmek gerekir. Anaokulları dışındaki okullarda mobilyalarda çok farklı renk seçenekleri yoktur. O yüzden tek bir seçenekte sarı gibi enerjik, heyecan verici bir renk tercih edilebilir. Duvar renklerinde olduğu gibi bir süre sonra yorucu bir etki bırakmaz.

Kırmızılar ve sarılar da az miktarda kullanıldığında çocukların dikkatini detaylara çekmekte faydalı olacaktır. Eğer kullanılan sandalyeler, sıralar, masalar parlak, enerjik renkler değilse duvarlarda enerjik bir renk kullanmak yerine duvara asılan materyaller parlak renklerden seçilebilir; duvarlar yine rahatlatıcı yeşillerden, mavilerden ve bej tonlarından oluşmalıdır.

Okul öncesi çocuklar enerjiktir, hareketlidir ve parlak renklerden hoşlanırlar. Ancak anaokullarında masalar, sandalyeler, duvarlara asılan etkinlikler genellikle parlak renklerde olduğundan duvar renklerini yine sıcak ama daha yumuşak renklerden seçmek gerekir. Hatta odanın farklı alanları farklı amaçlar için kullanılıyorsa mobilyalar ve duvar renkleri ona göre seçilebilir. Örneğin kitap okuma zamanı için daha sessiz, sakin, rahatlamış ama bir yandan dikkatlerini verecekleri renklerden bir alan oluşturulabilir.

Monoton, tek renk ortamlar çocuklarda negatif etki yaratabilir. Gorillerle yapılan bir çalışmada düz beyaz duvarların olduğu bir alanda kalan gorillerin kendi içlerine döndükleri ve iletişim kurmadıkları görülmüştür. Benzer çalışmalar insanlarda da aynı şekilde olduğunu göstermektedir. Bu içe dönüklük de; kaygı, korku ve uyaranın olmamasından kaynaklanan sıkıntı ve huzursuzluk duyguları ortaya çıkarabilir. Bu duyguların ortaya çıkması da dikkat ve konsantrasyon bozukluğu ve sinirlilik yaratabilir.

Çocuklar 2,5-3 yaşlarından itibaren renkleri tanımaya ve eşleştirmeye başlarlar. Okul binaları içinde, çocukların kendilerine ait alanlarda ya da bahçede, bazı alanların renklerle ayrılarak netleştirilmesi ya da aynı alanların aynı renklerle boyanması çocukların renkleri tanıma, renklere göre yönünü bulma, mekanı tanıma becerilerini de geliştirecektir. İlköğretim okullarında grafikler, sorumluluk tablolarının bulunduğu alanlar, ya da dolaplarının bulunduğu bölümlerde bir sistem yaratmak için renklerden faydalanılabilinir.

Göz yorgunluğu, ışığın, rengin yoğunluğunun statik olmasıyla sürekli göz kırpma, göz bebeklerinin büyümesi gibi belirtilerle oluşan tıbbi bir rahatsızıktır. Bu da, objelere odaklanma becerisinde azalma ve ufak farkları ayırt etmede güçlük olarak kendini gösterebilir. Sınıflarda kenar duvarların ya da karşı duvarların gözü rahatlatıcı renklerden seçilmesi sürekli aynı yere baktıklarında oluşan göz yorgunluğunu rahatlatır. Burada amaç; yaptıkları ödev ya da maruz kaldıkları ışık çocukları rahatsız ettiği zaman, kafalarını kaldırdıklarında gözlerinin rahatlamasını, daha sonra tekrar dikkatlerini verebilecek hale gelmelerini sağlamaktır. Araştırmalar çocukların yoğun olarak gördükleri duvarların koyu olmayan tonlarda seçilmesi gerektiğini göstermektedir. Daha az göz temasında bulundukları duvarların ise bir ton koyu tonda boyandığında monotonluktan çıkaracağı gibi öğrencilere doğru derecede bir uyaran da olacaktır.

Öğrencilerin dersi daha etkili dinlemesi ve beyni uyarmak için yapılan bu uygulama öğretmenler için de geçerlidir. Öğretmenin göz sağlığını ve zihin sağlığını korumak öğrencilerin dikkat ve öğrenme becerilerini geliştirmekle de bağlantılıdır. Renk tarafından alınan pasif uyarı öğrencilerin de öğretmenlerin de verimli bir şekilde ders saatlerini geçirmelerini sağlatacaktır. 1983 yılında Harry Wohlfarth’ın 4 ilköğretim ilkokulunda yaptığı çalışma da bunu doğrulamıştır. Çalışma yapılan okullarda rengin ve ışığın uygun bir hale getirilmesinin akademik performans ve zekâ oranlarında değişiklik yaptığı gösterilmiştir.